Tutarsızlık Uyarısı

"Kısa" yazılar yazmak istediğimi söylemiş miydim?


30 Eylül 2010 Perşembe

Özgürlük?

"Fazla özgürlük de insanı boğabilir mi?" diyordu Cem Mumcu geçen bir yazısında. Cem Mumcu hem psikiyatrist hem yazar, yazıları arada fazla depresif gelse de tam da odaklanabileceğim konulara değiniyor hep. Tam da kendi sorguladıklarıma, kendi kendime söylendiklerime..

Yine çok sevdiğim başka psikiyatrist-yazar Irvin D. Yalom, kendisiyle lise başında "Nietsche Ağladığında" ile tanışmıştım sanırım çok değer verdiğim bir büyüğüm-arkadaşımın "Bu kitapta ya dibe batarsın ya iyice pozitifleşirsin" demesi üzerine. 2.si olmuştu... o günden beri Yalom'un kitaplarına zaafım ayrıdır, her seferinde de hakkını vermiştir.

Nitekim, Yalom'un da "Bugünün bireyler bastırılmışlıktan çok özgürlükle başetmek zorundalar."diye bir söylemine rastladım.

Kesinlikle katılıyorum! Evet kurallar kötü, baskı daha da kötü, tutuculuk yobazlık kalıplar vs çok çok kötü; ama özgürlüğün bu kadarını da kaldırıp kaldıramadığımız konusunda şüphelerim var.

Her şeyi yapabilecek olduğunu bilmek inanılmaz büyük bir enerji, bir güç. Bir bakışınla bir ses tonunla tüm duruşunun değiştiğini bilmek mesela, ya da ne bileyim istediğinde bir anda her şeyi bırakabilecek olduğunu bilmek, ya da herhangi bir şeye şu anda başlayabileceğini bilmek...
yani herşeyin sadece ve sadece sana bağlı olduğunu bilmek..
Çok büyük bir sorumluluk değil mi hakkaten??

Öyle bir zaman geliyor ki, olmak istediğin ve olman gereken yer farklı oluyor mesela.. İçinden bir adım atmak geliyor, vicdanen ya da o güne kadarki doğrularınla, ögrendiklerinle vs düşündüğünde başka bir yerde "duruyorsun" sonra.

İstediğin an aslında yapabilecek oldugunu bilmek, o "şey"e karşı koyabilecek hiç bir güç hiç bir otorite olmadığı koşullarda , herşey senin iradene ve kişiliğine kaldığında yani, yani "self-kontrol" dediğimiz şey belki de, büyük bir baskı olmaz mı bazen?

Öyle bir oluyor ki, tanrı gibi hissediyor insan kendini. istersem şunu da yaparım, buraya da giderim, şunu da söylerim, hey özgürlük! diye. Yaparsın da, gidersin de üstelik. Gerçek yani. Sonra hadi dur durabilirsen!...

Yavaş yavaş gitmek en dengeli olanı herhalde?
Sakin olabilmek, geleceğe güvenmek, "sevebilmek", "sevgine güvenmek" şu ara beni en özgür hissettiren şeyler sanırım...

19 Eylül 2010 Pazar

Evet evet ben de o milyonlarca kadından biriyim!



Bu arada,

Yarı iş yarı keyif, bir süredir "Mad Men" seyrediyorum çılgınlarca. Onun gözlemlerini de buraya yazayım bir ara.

Ama ilk söyleyeceğim şudur ki, "ünlüleri çok çok beğenme" olayını bi türlü tam beceremeyen , en son ortaokul başlarında Ricky Martin'e falan hayranlık duyabilmiş ben, bir de şunca sene sonra "Donald Draper"(Jon Hamm) hastası oldum!
Gerçe dizideki Don Draper fazla güçlü olmaya çalışan ama aslında her fazla emin gözüken erkek gibi gizlediği biiirsürü zayıflığı olan bi adam olduğundan, o devamlı karizmasını korumaya kasan hali arada bi itici gelmiyor değil. Ama Jon Hamm... :)
"Kıvanç'ı nasıl begenmiyossun yaaa aa brad pitt'i de mii nassı oluuur" diyenlere cevaben bişey bulduğum için en azından kendimi daha normal hissediyorum şu an. Evet
evet artık ben de birine "off yaaa o nasıl duruş o neydi öyle yaaa" diyebilicem.

Daha da burda kız geyiği yapmam.
Başka da bişey demiyorum.

İmajımı kurtarmam için acilen ciddi bişeyler yazmam gerekiyor bundan sonra galba?
:)

Ses 1- 2

Hayır hayır blogumu unutmadım! Hele ki yazı yazmaktan hiç vazgeçmedim!
Gerçekten.

Birsürü bahane ile gelebilirim bunca zamanlık boşluk için ama en mantıklıları ;

  • Bulundugum yerin sınırlı internet erişimi blogspot'u "riskli"görüyor. Yahu dedim açın benim önümü yazı yazıcam moda müzik takip edicem vs, ı ıh dediler. "Vınn" mı alsam napsam? yazı yazmayınca eksik hissediyorum hakkaten. şarkı söyleyemediğimde olduğu gibi. ama sanki yazı eksikliği daha da bi fazla.
  • Ayrıca yeni bir şeylere başlamak çok heyecanlı demiştim ya, bir o kadar da o sularda dengelenene kadar çırpıntılı geçen bir dönem. Yeni insanları tanı, kendini tart, iletişim dengelerini kur, iş ortamında okul kantinindeki devamlı sırıtan insan olmaman gerektiğini farket, koooca şirketin işlerini sistemini öğren, anlayamadıgın yerlerde bi kendine dön, kendine beklentilerin de uçsuz bucaksız olunca bir de onları dengele vs...
  • Denge! uff. su yolunu bulur değil mi? Azcık çırpın bakalım sevgili burcu. Zorluk istiyorum deyip duran sen değil misin hep? hah. al canım.