Tutarsızlık Uyarısı

"Kısa" yazılar yazmak istediğimi söylemiş miydim?


19 Şubat 2011 Cumartesi

Yol

Başladım.-

Ne de açık değil mi önümüzdeki? Yürü hadi sen de. Yolumuz diyorum. Baksana bir önüne. Upuzun.
Ha evet haklısın orda bir ayrım var, ikiye ayrılmış yol. Hangisinden gideceğini nereden bileceksin canım şimdiden? Bir gelelim bakalım oraya… Sen bir önüne bak diyorum şimdi. Sonu yokmuş gibi. İyi tamam bir de karaltı gözüküyor ilerde, çukur olsa gerek, bilmem. E daha var oraya işte! Bir başla yürümeye. Önce çukura git haydi, geçmeyi o zaman düşünürsün. Evet evet başladın işte. Korkak basıyorsun ama zeminin yumuşaklığına batmamayı, taşlıklarına çarpmamayı öğrenir birazdan ayakların kendiliğinden, senin yapman gereken sadece onlara izin vermek. Düşündükçe, yapabileceklerini engeller bazen insanlar. Bak, ne kadar açık önündeki. Çok düşünmekle hiç düşünmemek arasındaki farkı bile anlamıyor bazen insan. Atlasana haydi! Seni bekliyorum, büyük değil o kadar bu çukur. Haydi yola devam.
Fark diyordum. Fazla düşününce fazla düşünmemen gerektiğini anlıyorsun bazen çünkü. Çünkü sen düşündükçe korkuyorsun. Korktukça daha iyi düşündüğünü düşünüyorsun, olabilecekleri önceden gördüğünü. Kendini düşünerek kandıran, kendi koyduğu sınırlar kadar düşündüğü için düşlerinden korkan bir tek sen değilsin elbet. Bak ne kadar az insan kaldık yolda. Arkana baksana! Koca bir insan sürüsü… Dönmüşler geri, geldikleri yoldan aynen geri gidiyorlar. Sil baştan… Ne bileyim hangisini seçeceğini ben!?


Tek başıma yola devam. - Daha çok var, görünmüyor bile önüm. Uzadıkça uzuyor yol. Hızımı iyi ayarlamalıyım sadece. Olmadık bir yerde yorulup geri dönmemek için, ilersinin gözümü korkutmaması için. Yön kadar hız da önemliymiş meğer, geçen yolda karşılaştığım biriyle fark ettik onu da. Ya yordu bizi olmadık yerde, ya da nerden geçtiğimizi bile göremedik. Neyse işte ama sevmedik, bir daha oraları görmek istemeyiz sanırım. Hız, bıktırıyor insanı.

Ne uzun yollar bırakıldı geride, nerelere gelindi. - Kaç dönüş gerekmiş meğer, tekrar ileri gidebilmek için. Kaç çukura batmak gerekmiş sonra daha yükseğe atlayabilmek için. Ne zaman ki hareket etmem gerektiğini düşünürüm, artık hiçbir bekleyiş rahat bırakmaz beni. Hiçbir şey sabitleyemez olduğum yere. Bir yerde “olmak” isterim sonunda. Beklemek ya da durmuş olmak değil. Ait olabileceğim, beni olduğum gibi bırakabilip yanında, içinde barındırabileceğini düşündüğüm herhangi bir yerde, herhangi bir kişide “olmak”. Tüm gidişler, dönüşler bir adım ileri iki adım geriler hep de bu yüzdendir zaten. Olabilmek için. Olduğunu hissedebilmek için. Bir şeyde de tutunmak istiyor insan artık, ardına bakmayacak ve önündekilerden korkmayacak kadar yoluna güvenebilmek.


Görebildiğin kadarını görmek gerek. - Bu kadar düşe kalka yürüyorken, bu kadar çalı çırpı takılıp duruyorken elime koluma, kabuk bağlamış, açılmış çeşit çeşit yara bere taşıyorken bedenimde niye hala yürüyüp duruyorum, onu düşündüm de geçen…  Sonunda ait olacağım yerin tam da istediğim yer olması için her yeri her şekli görmeye çalışıyorum herhalde. Bu kadar gidişin tek amacı bir yerde kalmak istemek. Hiç olmazsa, kalmak isteyecek kadar sevebilmek, oraya sevgine güvenebilmek.


Yol çok hareketli, çok engebeli, çok eğlenceli, çok düşündürücü, çok öğretici, çok güzel. Yolda her şey mümkün, yol daha çook uzun..


2007? 2008?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder