CittaSlow - Yavaş şehirler.
Hani özellikle de İstanbul'da yaşayan çoğumuzun devamlı "Kafa dinlemek için kaçmak istiyorum bir yerlere" serzenişlerindeki "bir yerler" var ya, onlar bu mekanlar işte.
Şuna benzetiyorum; bir insan vardır, her insan gibi kendine özel olan ama içinde bulundugu toplumun "idealize ettiği" kriterlerden farklı tarafları yüzünden, sırf cogunlugun begenisine uymadıgı için kendini daha cok "eksi"tarafta hisseden. Oysa ki o özelliklerin onu "farklı kılan"lar oldugunu farkedemeyen ya da geç farkeden..
Böyle durumlarda tam da o "çogunlugun negatif algıladıgı" özellikler başka bir bakış açısı tarafından öne cıkarılıp algı değiştirildiğinde, o farklı taraflar bir anda onun en özeli en güzeli olabilir ya hani, begenilmesini ve sevilmesini tam da bu saglayabilir ya..
Bu yavaş şehirler oluşumu da aynı buna benziyor işte.
Şehirlerin gelişmişlik, özgürlük, modernlik,zenginlik ölçüsünün ordaki gökdelenlerin, alışveriş merkezlerinin, büyük otel zincirlerinin sayısı ile orantılı tutuldugu günümüzde bunların hiç birini barındırmayan daha az nüfuslu, daha sakin, daha "az gelişmiş(!)" yerlerin de aslında kendilerine özel, gayet de tercih sebebi olabililip arzu edilebileceklerini gösteriyor, çok da güzel yapıyor.
CittaSlow ağına girebilmek için bazı kriterlere sahip olmak gerekiyor, her nüfusu az kasaba ya da her köy, hele ki bir şehir, istediğinde cittaslow adı alamıyor. Başvuranın, Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi tarafından kapsamlı bir incelemeden geçirilerek kabul olup olmayacağı kararı veriliyor.
Bu oluşumdaki bu mütevazi karakterin kozmopolit şehirlere ve standartlaşmaya baş kaldıran, hafiften kendini özel ve ulaşılmaz tutan tavrına özellikle ba-yı-lı-yo-rum!
"Ah anneannelerimizin döneminde hayat ne güzelmiş dünya daha temiz, yaşamak daha kolaymış, bak bizim dönem ne fena, ne tüketici tüh tüh" edebiyatı yapmıyorum; bizler ki hızlı yaşamayı, koşturmayı, "multi-task"bireyler olmayı gercekten seven insanlarız, bir cittaslow'a konsak 2-3 haftaya koşturmamıza geri kaçarız..
Ama; "standartlaşmaya hayır" işte; herkesin aynı şeyleri gözünde büyütmesine hayır; insanların rahat edemeyeceği şeylere sırf "öyle begeniliyor" diye sahip olmaları gerektigini düşünmelerine hayır!
Bu isimde toplanan şehirlere kesinlikle McDonalds vb. fast food markaları giremiyor, 5yıldızlı koocaman tatil köyü inşaa edilemiyor; yok alışveriş merkeziymiş yok gürültülü gece kulüpleriymiş, süpermarketlermiş.. burada yok onlar.
Var olan şartlara bakarsak; misafirperverlik şart, çevrecilik şart, dogal mutfağını koruması şart.
Sakin şehirlerin bende yarattıklarından, Uluslararası Yavaş Kentler Birliği (Cittaslow) detaylarına gelirsek ;
Cittaslow tanımı ilk olarak İtalya'da Toscana-Chianti için kullanılmış.
Chianti |
Cittaslow birliğine Türkiye'den ilk başvuran ve kabul olan belde ise İzmir'in Seferihisar beldesi.
Seferihisar |
Türkiye'de bunu Akyaka, Gökçeada, Yenipazar ve Taraklı izlemiş..
Türkiye'deki SakinŞehirlere buradan ulaşabilirsiniz.
cittaslow olabilmek için gerekli şartlar a ise buradan..
Bu da uluslararası web sitesi.
Bu arada, bu birliğin başlangıcı aslında "Slow Food" akımına dayanıyor, ki bu apayrı bir yazı konusu. Tadını çıkara çıkara yaşamayı desteklediğinden, en az cittaslow kadar desteklenebilecek, degeri bilinecek, en az onun kadar üzerine yazılabilecek bir konu o da.
"Standartlaşmaya ve ruhsuzlaşmaya hayır." demiş miydim?
Güzel yazınızın son cümlesine aynen katılıyorum ;
YanıtlaSilRuhsuzlaşmaya hayır!