Ne güzel çocuklardık biz di mi..
Sonra, biz büyüdük ve kirlendi dünya.
Çünkü, bazen böyle olabiliyor. Hatta, evet cogu zaman bu böyle oluyor.
Duygusal bag kurdugun herhangi bir şeyler, sonra gelip seni acıtabiliyor. Hatta, evet cogu zaman acıtıyor.
Eş olur, dost olur, iş olur, çok basit çok gündelik mahalledeki manav teyzeye, ne bileyim bakkal amcaya duydugun sevgi saygı olur...
Bi gün gelip senin hiç düşünmediğin bi şey oluveriyor, kötü. O zamana kadar aklından geçenlerden çok uzak. Anlamamış olmaları seni kırıyor. Yumuşacık için katılaşmak istiyor, rengarenk isteklerin donuklaşıyor.
Olabiliyor yani.
"E olmuyor işte, hep aynı hatalara düşüyorum, hep güveniyorum, hep hemencecik seviyorum, sonra hep aynı kırıklıkları yaşıyorum" diyebiliyorsun. Hatta, evet...
Akabininde "Yok yok bundan sonra şunu sevmek yok, buna güvenmek yok, ona yakın hissetmek yok.." diye kararlar cıkabiliyor o "için"den.
Bi'şey söyleyeyim mi ; bu iş galba inat işi.
Kendin gibi kalabilmek yani.
Severek kalabilmek yani.
Seni düşürebilecek o kadar cok şey oluyor ki çünkü; sevmekten vazgeçirebilecek..
"pes ettim" dedirtecek o kadar çok şey oluyor ki.
Yine de tabi ki tercih meselesi.
Ama benim tercihim;
"Sadece "formaliteden" yapmak, bişeyi "olamadan, hissedemeden" yapmak kadar hayatı söndüren bir şey yok" tarafında. Günlük ilişkilerde de, hatta iş'te bile.
En başarılı profesyonellik, içindeki amatör ruhu öldürmemek çünkü.
Ruhsuzlaşınca kazandıgın bencillik, kırılmama, ezilmeme vs ; kaybettiğin coşkudan heyecandan ışıktan cok cok daha değersiz şeylere kaynaklık yapıyor; kaybettiklerin cok daha büyük yani.
O geride bıraktıgın sen, gün gelip hesap sorabiliyor hem.
Hiç ummadıgın, kendini tamm da kurallarına göre oynuyorsun sandıgın bir anda.
O kadar soguk, o kadar sert, o kadar igrenç hissettiren bir ifadesi var ki karsına cıkan şeyin; güvensizliğini kırılganlıgını örtmek için yapıştırdıgın hatta benimsediğin tüm maskeler birer birer kaçabiliyor senden bir anlığına ve sen yüzyüze kaldıgında o çıplak halinle ; titriyorsun savunmasızlıktan. Kendini kendine savunamıyorsun.
Sevebilmek, en büyük güç çünkü. Pes etmeyene. En güvenilir güç. Gelip geçici olmayan üstelik.
Öyle somut-maddi verilerle kazandım-kaybettim diye tanımlar yapmak kadar asla basit ve yüzeysel olmayacak, güzelliği - dogrulugu her seyin önüne koyabilecek; haliyle nolursa olsun "içi rahat" olacak, her yüzleşmede, her haliyle.
Kendiyle yüzleştiğinde içi rahatsa bir insanın, mutluluktan gözleri dolabiliyorsa arada da olsa; kazanıyordur o zaten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder