Biz böyleyiz.
Ben, çoğu yakınım, çoğu sevdiğim.. Bir sürü biz gibiler.
"Yaşama"nın tersini monotonluk, duraganlik, aynilasmak olarak gorenler.
İnatla severiz.
İnatla kırılır dökülürüz.
Sonra inatla yine severiz, azcık salağız.
İnatla inanırız. her daim güzele inanırız.
İnatla göğe çıkarız, inatla dibe batarız.
Hep düşüp kalkacağımızı bilecek kadar da akıllıcayız.
Bir çoğunun mutlu olamayacağı kadar çok mutlu olabildiğimizi bildiğimizden, arada kimsenin girmediği kadar karanlıga düşecek olmamızı da göze alırız.
Doya doya yaşamak dediğin, coşkuyla yaşamak bizim aramızda. İyiyi de kötüyü de.
En sadelik, en yalinliktir amacimiz, biliriz ki en karmasiklardan gececektir bunun icin yolumuz. Tum dunyaya en anlayisli iken, toleransimiz en dardir bazen en kiymetlilerimize.
Bundandır, gözlerimizden anlarız birbirimizi çogu zaman. bakışımızdan duruşumuzdan.. Yara berelerimiz açık seçik gözükür birbirimize, konuşmadan biliriz.
Arada ne kadar ciddiyetle kirilip tepkilendigimizi, bazen herzmanki yumusacikligimizin aksine nasil gulumseyen insan gormek istemememizi, gozlerimizi kisip en kati ruhumuzla nasil var olabildigimizi, yok olabilmeye kendimize kaybedebilmeye ne kadar cok ihtiyac hissettigimizi bi biz anlariz.
Işıltımızı da birbirimizden alırız en çok. Var olduğumuzu bilmek, inancımızı sağlam tutar her hikayenin sonunda. İnancın gitmesi an meselesidir çünkü. Bir "diğer" çoğunda olduğu gibi.
Beklentilerin saçma olduğunu, herkesin çok farklı olduğunu, tek doğrunun tek yanlışın olmadığını çok önce ögrenmişizdir, herkesi kendi halince kabul ederiz, beklentimiz yoktur. Ama güzele umudumuz sonsuzdur.
Güzelimiz başka güzeldir bizim. Ufacık şeylerden uçuveririz, geçeceğini bile bile, o an çok sevindiğimiz için 2 gün sonra salya sümük aglayacağımızı bile bile, uçarız mutluluktan işte. Diyorum ya, azcık salağız.
Hissiz nasıl yaşanır bilmeyiz çünkü biz, anlamayız, bir insan nasıl öylesine yaşar, inanamayız, içindeki duyguyu görmeye çalışırız yine, inatla.
Güzele hep inanmış gibi yaparız, sonra da inanırız.
"Pes et hadi artık" diyip kendimize, yine salaklıgımıza doymayalım ki onu da yapamayız.
"Hiç olmayan şeylere boşuna mı inanıyorum ben.. " duvarına çarptığımızda, illa yine bizden biri çıkıverir karşımıza akabinde. Seni bu yüzden en çok sevdiğini söyler. Her "uç"u aynı bünyede barındırabildiğin için hani .. Hepsiyle tanıdık hepsiyle barışık olduğun için. Onun da her halini konuşmadan bu yüzden anlayabildiğin için; acısını hissettiğin, karışıklıklarını güvensizliklerini görebildiğin, mutluluğunu en çok sen paylaşabildiğin için, onla en çok sen kahkahalarla gülebildiğin için..
"Ben en çok böyle ve böyleriyle mutluyum zaten"i 1000.ye anlayıp, 1000.ye kurdugun " yok abi sevmicem ben bi daha hiç bişeyi bu kadar da vermicem kendimden yok canım bu ne böyle" bıdı bıdılarını 1000.ye yalarız sonra.
1001.'yi de göreceğimizi bilerek.
İnatla.
Oh !
İyi ki varız !